Toplum olarak acının ne denli derin ve sarsıcı olduğunu kahramanlar üzerinden anlamaya çalıştığımız bir dönemdeyiz. Son günlerde, bir acılı babanın kalbinde sakladığı büyük sır, tüm haberlerde yankı buldu. Oğlu ya da kızı hakkında duygu dolu bir ifade ile kamuoyunun karşısına geçen baba, “Doktora gitti, gelecek diyorum” diye haykırdığı sözlerle kalpleri kırdı ama aynı zamanda umut da verdi. Bu durumda hangi duyguların yaşandığını, bunun arkasındaki hikayeyi ve bir babanın yaşadığı karmaşık duyguları derinlemesine incelemek gerekiyor.
Birçok insan, başa çıkılamaz acılarla karşılaştığında iki ayrı yol izler. Ya içinde bulunduğu durumu kabul eder ve pes eder, ya da yeni umutların peşinden koşar. O acılı baba, sıradan bir hayat sürerken bir gün kapısını çalan felaket karşısında tüm dünyası alt üst oldu. Oğlunun sağlık durumu, sıradan bir hastanede yapılan bir muayeneden, karmaşık bir sürece doğru evrildi. Gözleri dolmuş bir biçimde, o günden sonra yaşadığı her anın ne kadar değerli olduğunu fark etti. İşte bu nedenle, “Doktora gitti, gelecek diyorum” demesi, pes etmek yerine umutlanma çabasını gösteriyor.
Ailesinin bir parçası olan genç bireyin hastalığı, yalnızca ona değil, aynı zamanda tüm ailesine etki eden bir durum. Çok sevdiği çocuğu için elinde ne varsa harcamaya hazır olan bu baba, sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da başka birine dönüşüyor. Yaşadığı ilişkinin yapısını tamamen değiştiren bir durum. Genel olarak halk, kendi hikayelerine benzer bu tür olayların etrafında birleştikçe, kitle iletişimi ve sosyal medya sayesinde daha da fazla duygusal deva bulabilmektedir. Babalar, Türkiye toplumunda her zaman fedakârlık ve cesaret sembolüdür. Ancak bu babanın karşılaştığı durum, toplumsal algıyı ciddi şekilde değiştirecek nitelikte.
Her birey, kayıp ve acı gibi süreçlerden geçerken çevresindeki insanlardan destek alır. İşte bu noktada, babanın umudu, yalnızca kendi çocuğuna olan sevgisi ile sınırlı kalmıyor. Dostlardan, komşulardan ve toplumdan aldığı destekle büyüyor. Olumlu düşünme ve dayanışma duygusu, bu tür olayları daha kolay atlatmaya yardımcı oluyor. Hayatın sunduğu tüm zorluklara karşı birlikte durmak, acıyı biraz olsun hafifletiyor. Bu durumu şimdilerde “birlikte dayanışma” olarak adlandırmak çok da yanlış değil.
Hastalık karşısında zor zamanlar geçiren bu baba, gerek sosyal medyada gerekse de yerel medyada, duygusal bir destek ağı kurmuş görünüyor. Özellikle anılar paylaşarak, benzer durumlarla karşılaşmış olan diğer babalarla bir araya gelmek ve deneyimlerini paylaşmak için adım atan birçok kişi bulunmakta. Bu tür dayanışmalar, toplumda farklı hikayelerin de yankı bulmasını sağlıyor. Belki de en önemlisi, bu tür hikayeler diğer insanların da benzer durumlarla karşılaşmaları halinde daha kolay başa çıkmalarını sağlıyor.
Tüm bunlar bir araya geldiğinde, acı çeken bir babanın hikayesi yalnızca kendi çocuklarıyla sınırlı değil. O, bir toplumun sesidir, bir umut ışığıdır. Kendi hikayesini paylaştıkça umut oluyor, diğer insanlara ilham kaynağı oluyor. Galiba yaşadığı zor günlerden geçerken en önemlisi, yalnız olmadığını hissetmek. Yaşam, birçok zorlukla doludur; ancak bazen, küçük umut ateşleri, büyük kayıpların üzerinden gelinmesini sağlar.
Açıklamak gerekirse, bu durum yalnızca bir kaybın ardından yaşananalarının ötesinde bir şey. Bu hikaye, toplumumuzun çatı katında yaşanan acıları, sevinçleri ve toplumsal dayanışmayı içerisinde barındırıyor. O babanın “Doktora gitti, gelecek diyoruz” ifadesi, umut aşılaması ve acıyla baş etme konusunda bir çağrıdır. Herkesin bir hikayesi var ve belki de bu acılı hikaye, diğerlerine güç verebilir. Çocuklarına umut aşılamaya çalışan bu baba gibi zorlu süreçlerden geçerken birbirimizle dayanışma içinde olmamız gerektiğini unutmamalıyız.