Son yıllarda, özellikle gençler arasında artan koparma olayları, cezaların artırılmasıyla birlikte yeni bir boyut kazandı. Cezaların, sadece fiziksel değil, aynı zamanda sosyal hayat üzerindeki etkileri de dikkat çekiyor. Artık cezasını çekmiş bireylerin, toplumda yaşadığı dışlanma, sosyal yaşamlarına büyük gölgeler düşürüyor. Bu durum, hem bireyler hem de toplum için önemli bir mesele haline gelmiş durumda.
Birçok ülkede, özellikle gençler arasında görülen koparma olaylarına karşı sert önlemler alınması, bu cezanın daha da yaygın hale gelmesine neden oldu. Cezanın en ciddi sonuçlarından biri, bu cezayı almış bireylerin toplum içinde yaşadığı baskıdır. Örneğin, cezaevine girmek zorunda kalan bir genç, döndüğünde arkadaş çevresinden ve sosyal yaşamdan nasıl uzaklaştığını ifade ediyor. 'Artık sokağa çıkmaktan korkuyorum. Cezamı çektim ama herkes hâlâ benimle aynı şekilde düşünmüyor' diyor.
Cezaların getirdiği bu dışlama, yalnızca bireylerin ruh hali üzerinde değil, aynı zamanda toplumsal psikoloji üzerinde de büyük etkilere sahip. Birçok kişi, geçmişte hatalar yapmış bireylere karşı bir ön yargı geliştirmiş durumda. Bu durum, özellikle gençlerin yeniden toplum içine entegre olmasını zorlaştırıyor. Dışlanmak, yalnızlık ve umutsuzluk duygularını pekiştiriyor. Sonuç olarak, sosyal yaşamda da güvenli bir ortam sağlamak adına gösterilen bu sert tutum, aslında istenen sonuçları vermekten oldukça uzak kalıyor.
Koparma cezasıyla karşılaşan bireylerin yeniden topluma kazandırılması, sadece kendilerine değil, ailelerine ve eğitimcilerine de büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Aileler, ceza alan bireylerin toplum içine entegrasyonu konusunda önemli bir rol oynamaktadır. 'Ailemle olan iletişimimi kaybettim. Onlar da benden korkuyor, bu durum daha da kötüleştiriyor' diyen bir başka birey, hislerini açık bir şekilde dile getiriyor.
Eğitimciler de aynı şekilde, bu bireylerin yaşadığı sosyal sorunlar hakkında bilgilendirilmelidir. Okul ortamında sağlanan destek, cesaretlendirici bir tedavi süreci için temel oluşturmaktadır. Eğitim kurumlarının, geçmişte hata yapmış bireyleri ötekileştirmek yerine, onlara destek olması beklenmektedir. Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin, ceza almış bireylerle ilgili daha yapıcı ve rehabilite edici yaklaşımları benimsemesi, sorunun üstesinden gelinmesinde büyük bir katkı sağlayabilir.
Koparma cezasıyla karşılaşmak, bireylerin hayatlarında yaşadığı önemli bir kaos yaratıyor. Bu sürecin sonrasında yaşanılan sosyal dışlanma, beraberinde birçok psikolojik sorunu da getirmektedir. Cezalarının sona erdiğine dair bir etiketle karşılaşan bireyler, yeniden topluma kazandırılmadıkları sürece, bu suç döngüsünün devam etmesi kaçınılmaz bir son olarak görünmektedir. Yapılması gereken, bu bireylere karşı toplumsal bir düzen kurmak; önyargı ve dışlamadan uzak, daha kapsayıcı bir yaklaşım geliştirmektir.
Toplum olarak, geçmişte hata yapmış bireyleri dışlamak yerine, onları yeniden topluma kazandırma çabası içinde olmalıyız. Bireylerin değişim ve dönüşüm süreçlerine destek olmak; bizler için, daha sağlıklı, kozmopolit yapısıyla bilinçli bir toplum oluşturma yolunda atılan önemli adımlar olarak görülebilir. Uygulanan politikaların ve cezalandırma sistemlerinin, bireyleri daha fazla yalnızlığa itmek yerine, toplumla kenetlenen kapsayıcı ve yapıcı ilişkiler geliştirmesi umuduyla. Bu durum, biliyoruz ki sadece bu bireylerin değil, tüm toplumun geleceği açısından da hayati öneme sahiptir.